NAT-I ŞERİF
Ya Rasülullah istedim sana yazayım bir nat
Seni ki yaradan övmüş ne söylesin bu bedbaht
Cesaretimi affet ki bu günahkar halimle
Sana hitap ediyorum ey keremi bol serhat
Allah ve melekler dahi sana salat ediyor
Seni övmeye bu dilim nasıl getirsin takat
Sen öyle bir güzelsin ki güzeller sana hayran
Şirini sever miydi hiç seni görseydi Ferhat
Güller bile kokusunu senin kokundan almış
Bülbüller seherlerde aşkın ile eder feryat
Bir hurma kütüğü senin firakınla ağlamış
Önünde selama durmuş dağlar taşlar ve nebat
Ben nasıl hoş olayım sensiz kalan bu yerlerde
Ne ile huzur bulayım nasıl duyayım rahat
Kıtmir olayım kapında ne olur kovma beni
Lütf eyle yanmakta bu canım her dem ve her saat
Himmetini eksik etme benim de tut elimden
Ne olursun mahşer günü bana da eyle imdat
Senin şefaatınladır ümmetin kurtuluşu
Sensiz fayda vermez ne iman na ihlas ne taat
Yüzüm kara gönlüm kara günahkar biçareyim
Şefaat eyle efendim bu kölene şefaat
30.03.1998
NAT_I ŞERİF ( OLMAZ MI)
Sensiz hayat bar olmaz mı, gonca güller har olmaz mı
Can ayrı düşmüş canandan, elem bana yar olmaz mı.
Firakın narıyla doldum, şeyda oldum mecnun oldum,
Gül gibi sarardım soldum, deli gönlüm zar olmaz mı.
Ben sana vurulmuş bir gül, aşkınla açan bir sümbül,
Ben sana meftun bir bülbül, dudağım gülzar olmaz mı.
Kalbim mahzun, ruhum bensiz, bir ben varki bende bensiz,
Ey efendim bana sensiz, bu diyar mezar olmaz mı.
Gül yüzünü görenlerin sana gönül verenlerin
Visaline erenlerin kışları bahar olmaz mı
Kimsede kalmamış vefa, böyle hayat cana cefa,
Dertlerime sensin şifa, dert senle tımar olmaz mı.
Sensiz hayat harım oldu, göz yaşları karım oldu,
Hüznü melal yarim oldu, gecelerim mar olmaz mı.
Ya Rasülullah gel artık, sini hicabı del artık,
Bak göz yaşları sel artık, bu yürekler nar olmaz mı.
Ya habibi nuru Hüda, ya şefi’ül ruzi ceza,
Düşer ise senden cüda, gönül tarumar olmaz mı.
Yine seni andı bu can, firakına yandı bu can,
Seni burda sandı bu can, hayalin de kar olmaz mı.
Hüznüm arttı doldu özüm, dertlerime sensin çözüm,
Ey cananım iki gözüm, bu can sana yar olmaz mı.
17.05.1998 (ilk yazıldığı tarih 11.06.1996)
NAT_I ŞERİF (BİR BİZ MİYİZ)
Firakınla kebap olduk, aşikardır minahımız,
Kast eyledi canımıza, neydi bizim günahımız.
Zayi oldu ruşenimiz, har oldu hep gülşenimiz,
Kalmadı gör hiç neşemiz, tuğyandır sin-i ahımız.
Biz bu oda yana geldik, hicrin ile kana geldik,
Mecnun olup sana geldik, hasrettendir bu ahımız.
Ey göklerin hüsnü nuru, zar gönüllerin süruru,
Tüm müminlerin gururu, sensin yegane mahımız.
Sensiz dünya kapkara gör, şu gönüller hep yara gör,
Külli düştük hep dara gör, viran oldu dergahımız.
Bir biz miyiz ey efendim, gül-i handanına tutkun,
Bir biz miyiz ey efendim, cümle alem sana meftun.
Gerçi çoktur günahımız, isyanımız ve ahımız,
Şefaat eyle ne olur, sensin bizim felahımız.
Sen Muhammed Mustafasın, dertlilerin ilacısın,
Nebilerin sultanısın, müminlerin baş tacısın.
Bir biz miyiz ey efendim, senin didarına tutkun,
Bir biz miyiz ey efendim, iki cihan sana meftun.
Ruz-i ezelden beridir daim yanar bu canımız,
Terahhum eyle ne olur sensin bizim cananımız.
Bir biz miyiz ey efendim bir biz miyiz sana tutkun,
Yartılmış her ne varsa her ne varsa sende meftun.
14.05.1998
NAT-I ŞERİF(Efendim)
Bilinmez bir yerde kayboldu çare,
Nar oldu bahtıma gülen efendim.
Istırap ruhumu yedi bitirdi,
Medet bekler senden kölen efendim.
Aşkın kurşunu mu beni avlayan,
Bu yanan sineyi delen efendim.
Nedendir bu acı beni bitiren,
Her gece uykumu bölen efendim.
Beyhude dolaştım gurbet ellerde,
Olmadı halimi bilen efendim.
Sen diye koştum hep pencerelere,
Bir derin sızıydı gelen efendim.
Ne çare isterim ne zevkü sefa,
Olayım kapımda kölen efendim.
Her iki cihanca sultan olmaz mı,
Sana köle olup ölen efendim.
27.12.1998
NAT-I ŞERİF ( Hasret)
Hasretin tuğyan oldu ey sevgili nerdesin
Hasret dolu şu kalbim sana dönmesin mi hiç
Şimdi hangi düşlerde hangi hayallerdesin
Hasretin kor ateşi söyle sönmesin mi hiç
Bir hazan çöktü yine melalimden uzanan
Titretti dağlarımı sardı yamaçlarımı
Ellerin miydi o an hayalimden uzanan
Rüzgar mıydı ah yoksa okşayan saçlarımı
Rüyaları bekledim seni görürüm diye
Göremedim ey Nebi yüreğim harap şimdi
Hasreti kefen yaptım artık ölürüm diye
Sensiz geçen günlerim bana ıstırab şimdi
05.08.1998
SENSİZ İNSAN OLUNMUYOR
Can Ahmed'im, gönle iman, sensiz ihsan olunmuyor,
Mümin olmak şöyle dursun, sensiz insan olunmuyor.
Bitmiyor hiç eyvahlarım, gitmiyor dilden ahlarım,
İşlediğim günahlarım, sensiz güfran olunmuyor.
Aşkla "ALLAH" desem bile, geçmiyor sensiz makbule,
Ettiğim dua kabule, sensiz şayan olunmuyor.
Bitmiyor derdimin yası, gitmiyor kalbimin pası,
Gizli derdimin devası, sensiz ayan olunmuyor.
Olmuyor dileğim hasıl, vermiyor şu derdim fasıl,
Olunmuyor Hakk’a vasıl sensiz payan olunmuyor.
Kanar gönlümün yaresi, artar yüzümün karesi,
Söylenmiyor bir çaresi sensiz beyan olunmuyor.
Muhammed'im peygamberim, yoluna kurban giderim,
Aşkınla mest olsam derim, sensiz mestan olunmuyor.
Gitmiyor aşkın serabı, çekilmiyor ıstırabı,
Aşıklara aşk şarabı sensiz ikram olunmuyor
Çok derdim var kime gidem, kime gidip de arz edem,
Ben yanarım hep dem be dem, sensiz şadan olunmuyor.
Bir garibim beni anla, atar kalbim heyecanla,
Dünyadan göçmek imanla sensiz imkan olunmuyor.
27.10.2010
İSLAM OLMAZ MUHAMMED’SİZ(değişik versiyon)
Sarılmışım sünnetine, İslam olmaz Muhammed’siz,
Gönüllere iman nuru, ihsan olmaz Muhammed’siz,
Bitmez asla eyvahlarım, gitmez dilden hiç ahlarım,
İşlediğim günahlarım, güfran olmaz Muhammed’siz
Aşkla "ALLAH" desem bile, geçmez asla bir makbule,
Ettiğim duam kabule, şayan olmaz Muhammed’siz.
Bitmez gönlün hiç cefası, yok bu derdin hiç vefası
Gizlenmiştir hep devası, ayan olmaz Muhammed’siz.
Vermez dertler gönle fasıl,Olmaz hiçbir arzu hasıl,
Hiçbir talip Hakk’a vasıl, payan olmaz Muhammed’siz.
Kanar gönlümün yaresi, artar yüzümün karesi,
Söylenmez hiç bir çaresi, beyan olmaz Muhammed’siz
Muhammed'im peygamberim, yoluna kurban giderim,
Mest olmaz bu yanan kalbim , mestan olmaz Muhammed’siz.
Gitmiyor aşkın serabı, çekilmiyor ıstırabı,
Aşıklara aşk şarabı ikram olmaz Muhammed’siz
Çok derdim var kime gidem, kime gidip de arz edem,
Yanar gönlüm hep dem be dem, şadan olmaz Muhammed’siz
Bir garibim beni anla, atar kalbim heyecanla,
Dünyadan göçmek imanla imkan olmaz Muhammed’siz
27.10.2010
(Ya Muhammed!)Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. ( Fetih/10)
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. Al-i İmran / 31.
(Ya Muhammed !) Kainatı senin yüzün suyun hürmetine yarattım. Habibim seni yaratmasaydım kainatı yaratmazdım .(kuds-i Hadis)
LAİLAHE İLLALLAH DİYEN CENNETE GİRMEZ
Lailahe illAllah diyen cennete girmez,
Demedikçe ardından Muhammed Rasulullah.
Muhammed Rasulullah, Muhammed habibullah,
O’nun için yaratmış kamu alemi Allah.
Vallahi mümin olmaz, Billahi mümin olmaz,
O’nu bilmeyen gafil asla hidayet bulmaz.
O’na ümmet olmadan Allah’a kul olunmaz,
Ne imanın ne hayrın O’nsuz kabul olunmaz.
Allah’a vasıl olmaz gönüller muhabbetsiz,
Muhabbet hasıl olmaz gönülde Muhammed’siz.
Hakk’a biatın şartı Muhammed’e biattır,
Çünkü O’na itaat Allah’a itaattır.
29.10.2010
YA MUHAMMED MUSTAFA ( A.S.V.)
Nasip firkat olsa da , çare yok mu hicrime,
Aşkın vuslatı nerde Ya Muhammed Mustafa,
Cürmüm kat kat olsa da lütfeyle bu mücrime,
Deva sensin her derde Ya Muhammed Mustafa (a.s.v.)
Canını aşkın için verir hep pervaneler,
Aşkın ile açılır gonca güller taneler,
Gül yüzünün şevkiyle bülbüller mestaneler,
Meşk ederler seherde Ya Muhammed Mustafa (a.s.v.)
Senin sebebinledir Hakk’tan hayır da, şer de,
Senin lütfunla girer cennete her beşer de,
Senden cümle kullar da, cümle peygamberler de,
Medet umar mahşerde Ya Muhammed Mustafa (a.s.v.)
Senin ol haki payin, hastaya şifa diye,
Keder dolu kalplere bitmeyen safa diye,
Taha, Yasin, Muhammed, Ahmed, Mustafa diye,
Anılırsın her yerde Ya Muhammed Mustafa (a.s.v.)
Güzel ahlak menbaı, sen kerem sahibisin,
Sen rahmet hazinesi, gönüller tabibisin,
Sen Allah’ın Rasülü, Allah’ın Habibisin,
Örneksin sen her ferde, Ya Muhammed Mustafa (a.s.v.)
Sensin mirac eyleyen, ayı ikiye bölen
Türlü mucizelerle insanlığa son gelen,
İmanlı gitmez asla seni bilmeden ölen,
Sensizlik Hakk’a perde Ya Muhammed Mustafa (a.s.v.)
Sensin yüce kur’anı ümmete ayan eden,
Hayrı şerri kullara açıkça beyan eden,
Sensin tüm amelleri kabule şayan eden,
Sensiz kalan hep şerde Ya Muhammed Mustafa (a.s.v.)
Sensiz kalan alemde türlü türlü araz var,
Sensiz kalan gönülde hastalık var maraz var,
Sensiz kalpte ne iman ne de ihlas biraz var,
Bin garaz var her serde Ya Muhammed Mustafa (s.a.v.)
Bir yanda vuslat varken hicran vardır bir yanda,
Ey Allah’ın Rasülü, hicre düştüm bir anda ,
Lütfeyle çünkü sensiz, bitmez asla hazan da,
Gitmez asla keder de, Ya Muhammed Mustafa(s.a.v.)
Ey rahmet peygamberi, ismi göklerde Ahmet,
Lütfeyle bu kıtmire, lutfeyle de bir rahm et,
Senin lütfun olmadan Hakk’tan olmuyor Rahmet,
Sensiz her şey hederde, Ya Muhammed Mustafa(s.a.v.)
Lailaheİllallah, desem bile mecd ile,
Cennete girilmiyor tevhid ile, secd ile,
Muhammed Rasülullah diyemeyen vecd ile,
Nar ehlidir kaderde, Ya Muhammed Mustafa(s.a.v.)
Gönül kadehi sensiz, aşk meyiyle dolmuyor,
Sensiz aşıklar Hakk’a vuslat yolu bulmuyor,
Sensiz edilen dua asla kabul olmuyor,
Makbul olmuyor ber de, Ya Muhammed Mustafa(s.a.v.)
02.11.2010
NAAT
Şu gönlümün karaları, günahımın rengindendir,
Çektiğim bu daim eza, ruhun nefle cengindendir,
Risalet şahım mahşerde, bir lütf eyle kıtmirine,
Çünkü senin kerem kanın, şüphesizki engindendir.
Ne dünyadan bir afiyet, ne derdine derman ister,
Bu fakir kulun ah senden, vuslat için ferman ister,
Ya Habibi nur - i Hüda, ya şefi - i ruzi ceza,
Düşmemek çün Hakk’tan cüda, günahına güfran ister.
Hasta düştüm gurbet elde, dizimde mecal kalmadı,
Dönmek için yar yurduna, bende derman, hal kalmadı,
Ya Muhammed! Yetiş nolur, yetiş benim imdadıma ,
Düşüyorum günden güne, tutunacak dal kalmadı.
Gül yüzünü gören insan, artık sensiz bir an olmaz,
Seni düşte bir kez gören, nasıl sana hayran olmaz,
Rahmeten lil aleminsin, Sen Allah’ın habibisin,
Sana meftun bu serkeş kul , nasıl sana kurban olmaz.
07.01.2011
RAVZAYA VARASIM GELDİ
Edeb ile ravzaya ey can varasım geldi,
Ravzadaki Rasüle canım veresim geldi.
Çeker gönlüm cefayı, unutmuşum safayı,
Muhammed Mustafayı yine göresim geldi.
Gidip de medinede rastlasaydım izine,
Ayağının tozuna yüzüm süresim geldi.
O’dur varlığa neden, O’dur şefaat eden,
O’na gönül bahçemden, Güller deresim geldi.
Akıtıp göz yaşımı, zehr eyledim aşımı,
O’nsuz garip başımı taşa vurasım geldi.
15.02.2011
DERDE DEVASIN YA RASULALLAH
Aşkınla dolam, kıtmirin olam,
İzin ver gelem Ya Rasulallah,
Sensizlik zordur, ateşten kordur,
Gönlüm hep hordur Ya Rasulallah.
Derde devasın Ya Rasulallah,
Hüzne şifasın Ya Rasulallah,
Gönle safasın Ya Rasulallah,
Ya Habiballah...
İsmin Muhammed, göklerde Ahmet,
Aleme rahmet Ya Rasulallah.
Yolum yolundur,kıtmir kulundur,
Sadık kölendir Ya Rasulallah
Derde devasın Ya Rasulallah,
Hüzne şifasın Ya Rasulallah,
Gönle safasın Ya Rasulallah,
Ya Habiballah...
13.07.2011
MUHAMMED’İN HATIRINA
Yaratıldı kamu alem,
Muhammed’in hatırına,
Affedildi Havva Adem,
Muhammed’in Hatırına.
Kim ölmüş bu sala nedir,
Başımdaki bela nedir,
Yarab beni sana erdir,
Muhammed’in hatırına.
O’na hayrandır melekler,
Aşkıyla döner felekler,
Kabul olur tüm dilekler,
Muhammed’in hatırına.
Yaslı gönüller şad olur,
Gafil kullar irşad olur,
Cehennemden azad olur,
Muhammedin hatırına.
Buldurur da kemalini,
Cennete sokar alini,
Gösterir Hakk cemalini,
Muhammed’İn hatırına.
Yaşlar akıt haydi gözden,
Çokça salat oku özden,
Af olursun belki Özden,
Muhammed’İn hatırına.
04.10.2011
Kıyamette herkes sustuğu zaman ben söyleyiciyim. Kimsenin kımıldayamadığı vakitte onlara şefaat ediciyim. Kimsede ümid kalmadığı zamanda onlara müjde vericiyim. O gün her iyilik, her türlü yardım, her kapının anahtarı bendedir. Liva-ül hamd benim elimdedir. İnsanların en hayırlısı en cömerdi en iyisiyim. O gün emrimde binlerce hizmetçi vardır. Kıyamet günü peygamberlerin imamı, hatibi ve hepsine şefaat edici benim. Bunları öğünmek için söylemiyorum. (Hadis-i şerif-Tirmizi, Darimi-Mişkat)
NAZARGAH-I HÜDASIN SEN
Bir ismin semada Ahmed,
Bir ismin arzda Muhammed,
Sensin alemlere rahmet,
Nazargah-ı hüdasın sen.
Gelişin; Beş yüz yetmiş bir,
Yirmi Nisan gecesidir.
İlk sözün oldu Allah bir,
Şirki yıkan sedasın sen.
Sen ki Hayr-u halkillahsın,
Sen ki Nur-u arşillahsın,
Sen Emin-i vahyullahsın,
Her kusurdan cüdasın sen.
Senden, cümle nebilerde,
Cümle alem-i beşerde,
Medet beklerler mahşerde,
Rasul-ü Kibriyasın sen.
Sen Hatem-ül nebiyyinsin,
Sen şefiul müznibinsin,
Rahmetenlil aleminsin,
Mahlukata safasın sen.
Sen Putları yere seren,
Sen kalplere tevhid ören,
Hakk’ın cemalini gören,
Muhammed Mustafasın sen.
Sen Allah’ın habibisin,
Gönüllerin tabibisin,
Livâ - ül hamd sahibisin,
Ahretteki vefasın sen.
Sensin Kur’anı duyuran,
Müjdeleyen ve uyaran,
Sensin öksüzü doyuran,
Yetimlere babasın sen.
Göklerde mirac eyleyen,
Tahiyyatı ilk söyleyen,
Ümmetim ümmetim diyen,
O Yasin ve Tahasın sen.
Sen Lütf-u kerem bağısın,
Doğru sözün otağısın
Güzel huyun menbağısın,
Güzeldeki bahasın sen.
Daima seni söyler dil,
Senin kokunu almış gül,
Bu yüzden mest olmuş bülbül,
Hiç bitmeyen sevdasın sen.
Senin için alemleri,
Yarattı Hakk, göğü yeri,
Allah’ın son peygamberi ,
Dertlerime devasın sen.
Risaletten önce ismin,
Denmiş Muhammed-ül emin,
Özden kulun, eder yemin,
En üstün, en pahasın sen.
25.06.2012
NAAT-I ŞERİF
Ne arş vardı, ne kürsü, ne ins, ne cin,ne melek,
Senin nurun halk oldu , henüz yok iken felek ,
Senin nurundan Allah, yarattı alemleri,
Sen geldin, batıl gitti, bitirdin elemleri.
Senin doğduğun gece, kainat nurla doldu,
Meryem ile Asiye, cennetten koştu geldi.
Gökten melekler indi , nur-u pakine vardı,
Amine ana seni nurdan kundağa sardı.
Senin doğduğun gece, şirkin ateşi söndü,
Save gölü kurudu, yatağı çöle döndü.
Kisranın sarayında, sütunlar yere indi,
Kabede şirk putları yıkıldı, zulüm dindi.
Sensiz neharı yoktu, leyldi, leyl'in ertesi,
Sen geldin Nehar oldu, kutlu bir Pazartesi.
Cihan mülkü fedadır, senin bir bakışına,
Sen cemre gibi düştün, kainatın kışına.
Sen nübüvvet mührünün, hatemisin ey Nebi,
Sen risalet tahtının, hatimisin ey Nebi.
Senin için yarattı yaradan tüm alemi,
İns, cin, melek ve arzı, arş, kürsü ve kalemi.
Sen serveri, sultanı, şahısın enbiyanın,
Sen nuru rehberisin, Veli ve asfiyanın.
Başındaki bulutu fark etti Bahira da,
Peygamberlik gelecek, dedi sana Hirada.
Asırlardır beklenen, o son peygamber sensin,
İncil'de İsmi geçen, sen o müjdelenensin.
Kırk yaşında risalet mührü verildi sana,
Hatice annemizdi ilk şahit olan buna.
Sonra risaletini sen tebliğe başladın,
Putları kötüledin, tevhid ile taşladın.
Sonra bir gece Cibril, sana getirdi Burak,
Bin Ya! Muhammed dedi, seni bekler yüce Hakk.
O gece zâhir oldu, sana esrarı Hakk'ın,
O gece ayân oldu, sana didarı Hakk'ın.
Göz açıp kapamadan kudüse bastın kadem,
Oradaydı, İbrahim, Musa, İsa,Nuh , Adem.
Seni karşıladılar orda cümle nebiler,
Hoş geldin ey! Allah’ın sevgilisi dediler.
Peygamberlerin hepsi, sana tazime geldi,
Sen imam oldun, onlar arkanda namaz kıldı.
Cibril dedi gidelim, haydi Hakk’ın izniyle,
Şereflensin semalar ayağının tozuyla.
Mescidi Aksa’daki o taşa bastın ayak,
O taş senle yükseldi, sonra kaldı muallak.
‘Dur’ diye emreyledin, durdu öyle havada,
Ve kıyamete kadar hep duracak orada.
O gece hiç durmadın gökte ceylan eyledin,
O gece alemleri, arşı seyran eyledin.
Sonra öyle bir yere geldin ey Rasül-ü Hakk
Cibril dedi; gelemem , yoksa olurum helak.
Sonra refrefe bindin , Hakk’a selam eyledin,
Cemalullahı gördün, Hakk’la kelam eyledin.
Orda ruhlar melekler aşkla dediler ‘’ALLAH’
Lailahe İllallah Muhammeder rasülullah.
Miractan geri döndün, Hiç yatağın soğmadan ,
Daha gece bitmeden, daha güneş doğmadan.
Sııddık-ı ekber hemen sana şahadet etti,
Bu Mirac mucizesi, küfrü yıkmaya yetti.
Kalpleri kör olanlar, güneşe üflediler,
Müslüman olanlara ,türlü cefa ettiler.
Hakikat bir güneştir, üflemekle söner mi,
İslamla şereflenen artık geri döner mi.
Sen Allah’ın habibi Muhammed Mustafasın
Dermansız kalbe derman , yanan kalbe safasın
Hicret ettin Mekke'den, Medine oldu yurdun,
Zulm gören müminlere hicret edin buyurdun
Bedir, Uhud, Hendekten sonra İslam yayıldı,
Mekke şehri feth oldu, tüm cihandan duyuldu.
Sen ki en son peygamber Hazreti Muhammed’sin,
Sen şefiul müznibin alemlere rahmetsin
Mahşerde herkes susar, söyleyecek tek sensin,
Hakk katında şefaat, eyleyecek tek sensin.
Nebiler bile durur , Hakk’a erecek sensin,
Kimsede ümit kalmaz, müjde verecek sensin.
O gün her türlü yardım, tek senin elindedir,
Her kapının, her hayrın anahtarı sendedir.
O gün saf saf olmuştur, ins,cin , nebi ,melekler,
Senden bir medet umar, senden şefaat bekler.
Makamül Mahmud senin, serveri asfiyasın,
Liva-ül Hamd sahibi, Muhammed Mustafasın,
Senin hatrın için Hakk, kelim etti Musa'yı
Ümmetin etmek için göğe çekti İsa'yı.
Senin aşkın hatrına, Yusuf çıktı kuyudan,
Senin Aşkın hatrına, Yunus kurtuldu sudan
Senin aşkın hatrına af oldu Havva, Adem,
Senin aşkın hatrına yaratıldı bu alem.
Serin selamet oldu, hatrına, Halil'e nar ,
Kainatta ne varsa, senin hatrın için var.
Sen yaradılmışların en ulusu, en merdi,
En hayırlısı, en şereflisi, en cömerdi.
Sen Allah’a, en yakın, en sevgili olansın,
Cemaluıllah’ı gören, Hakk’ı en çok bilensin.
Özden, bulmak istersen eğer ateşten necat,
Muhammed Mustafa’ya bolca oku salavat.
Sana salat-ü selam olsun Yarasülullah,
Sana Salat-ü Selam olsun Ya Habiballah.
Sana salat-ü selam olsun Ya Halilulah
Sana Salat-ü Selam olsun Ya Nebiyullah
Esselatü vesselam, Ya Seyyidel mürselin,
Ya Hatemen Nebiyyin, Ya Rahmeten lil alemin.
27.06.2012
NAAT-I ŞERİF (EY EFENDİM)
Sen Nebiler sultanısın, sen örneksin ümmetine,
Kurtuluşa ermeyecek, uymayanlar sünnetine,
Sen razı olmazsan eğer, Mevla razı olmayacak,
Sana tabi olmayanı, koymayacak cennetine.
Yanan kalbe devasın sen , sen safasın ey efendim.
Sen Ahmed, Mahmud,Muhammed, Mustafa’sın ey efendim,
Liva-ül Hamd sahibisin, sancak senin elindedir,
Ruz-i mahşerde şefaat, ancak senin elindedir,
Sen Rasülü Kibriyasın, iki cihan güneşisin,
O gün nebilerin bile, senin adın dilindedir
Sen rehberi enbiyasın, asfiyasın ey efendim,
Sen Ahmed, Mahmud,Muhammed, Mustafa’sın ey efendim,
Cennetin kapısına yazmış senin ismini Hüda
Ey fazl-ı kerem sahibi, alemler kapında geda,
Hakk Teala buyurmuş ki; “Ben’i, seven sana uysun.”
Hakk’tan lütuf görmeyecek , sünnetinden düşen cüda,
Sana aşık olanlara, sen şifasın ey efendim
Sen Ahmed, Mahmud,Muhammed, Mustafa’sın ey efendim,
İman seni her şeyden çok, herkesten çok sevmededir,
Seni sevmeyenler dizin, mahşer günü dövmededir,
Özden kulun nasıl sevmez , şanını hep nasıl övmez
Allah ve melekler seni, salat ile övmededir.
Sen ki Süre-i Yasinsin ,sen Taha'sın ey efendim,
Sen Ahmed, Mahmud,Muhammed, Mustafa’sın ey efendim.
28.06.2012
SEVGİLİYE KASİDE
Hasretin acısıyla, Andım yine selemi,
O Muhammed-ül emin-i aleyhi vessellemi.
Ayrılan sevgilinin gidişi gibi hissiz,
Çaresiz bir aşığın çığlığı gibi sessiz.
Kara gözlerin gibi gece birden kararır,
İçimdeki denizler hüzünlenip kabarır.
Ateş ısıtmaz olur, üşüyen ellerimi,
Göz yaşları kavurur yakar hayallerimi,
Ne mümkün aşıklara, aşkından serinlemek,
Teselli odur belki inim inim inlemek.
Denizler ıslatmıyor, yakıyor ey sevgili,
Bu yüzdendir göz yaşım akıyor ey sevgili
Erkam’ın evi nerde, oraya sığınayım,
Teselli bulup orda, o günleri anayım.
Çünkü yaralı kalbim, uyutmaz gece sensiz,
Vuslatı düşünmek de avutmaz gece sensiz.
Yavrusunu kaybeden dertli anne misali,
Babasız doğmuş yetim, sensiz ümmetin hali.
Yetimiz çaresiziz biz yolunu şaşırmış,
Haddi aşmış günahta, son damlayı taşırmış.
Senin hatrına bizi yüce Hakk barındırdı,
Kendi yoluna koydu günahtan arındırdı.
Sen olmasan kainat, yoklukta olacaktı,
Aşk, kimsesiz ,sahipsiz ve yarım kalacaktı.
Güzel ahlak hep kalde, hep betim kalacaktı,
Yetim doğan çocuklar, hep yetim kalacaktı,
Yönünü kaybedenler , sensiz nasıl yön bulur,
Sensin yol gösterici, sensin Hakk’tan gelen nur.
Sen, soyu pak, nesli pak, nebilerin şahısın,
Sen Allah’ın kılıcı, gönüllerin mahısın.
Seni sevmeyenlere, azab-ı nar hak olsun,
Sana hakaret eden, kahr olsun, helak olsun.
Seni sevmeyen insan, ne bedbahttır zelildir,
İnsan olamamıştır, hayvan bile değildir.
Sen ki bu insanlığın medar-ı iftiharı,
Sen alemlere rahmet , Hakk Tealanın yarı.
Sen’i ancak bir cahil, bir mecnun inkar eder,
Sana uyan şüphesiz iki cihan kar eder.
Ne kadar güzel vasıf ,erdem varsa sendedir,
Sende güzel huy, ahlak, cömertlik zirvededir.
Senin teveccühündür , kusurların örtüsü,
Senin ayak tozundur arş-ı alanın süsü.
Sen ki güzel ahlakı tamamlamaya geldin,
İnsana insanlığı tanımlamaya geldin.
Putları yere serip, indirdin ey sevgili,
Haksızlığı ve zulmü dindirdin ey sevgili.
Güzel güzelliğini , senin nurundan aldı,
Gül senin gibi koktu, bülbüller hayran kaldı.
Haddime olmayarak, ben de isterim imdad,
Kab ibni Zuheyr gibi, bana da et istimdad.
O Kab ibni Zuheyr ki hırkanla şereflendi,
O yüzdendir ki ona şairler şahı dendi.
Ey bad-ı sabah, yolun düşer ise ravzaya,
Selamımı arz eyle Muhammed Mustafa'ya.
Allah ve melekler ona selam ediyor her an,
Özden övse ne çıkar, O’nu övmekte kuran.
14,09.2012
Banet Suad Kasidesi", İslam öncesi devir şiir geleneğine uygun olarak söylenmiş güzel bir şiirdir.İlk bölümü Suad isimli sevgilinin gidişi ile duyulan hasret acısını, sonraki beyitler , korku, af dileme, özür beyan etme üzerinedir. Kasidenin son beyitleri Hz. Peygamber'in methine ayrılmıştır. Kab bin Züheyr ( R.A.) hayatı boyunca yazdığı şiirlerle Müslümanları hicvetmiş, İslam’a ve Peygamber efendimizi hicveden bir şiiri peygamber efendimize okununca, efendimiz tarafından, hakkında nerede görülürse öldürülme emri verilmişti. Mekke fethedildiğinde Kab kaçmaya başlamıştı. Kardeşi Büceyr Müslüman oldu ve kaçmanın değil, ancak Efendimize teslim olmanın kendisini kurtaracağını, yazdığı bir mektupla Kab’a bildirdi.Başta, kardeşinin bu mektubuna da kızan Kab, daha sonra gerçeği görerek pişman oldu. Bu pişmanlıkla ve Efendimiz için yazdığı “Bânet Suad” isimli kasidesiyle Medine’ye geldi. Kelimeyi şehâdet getirerek Efendimizin huzurunda Müslüman olan Kab, daha sonra kasidesini okudu. Efendimiz çok memnun olup üzerindeki hırkayı Kab’a hediye etti. Kaside bundan sonra Kaside-i Bürde olarak anıldı. Bu hırka şu anda Topkapı sarayında, Hırkay-ı Saadet dairesindedir.
BANET SUAD (SEVGİLİ UZAKLAŞTI) – KASİDE-İ BÜRDE
Yurdundan koparılmış, gözleri sürmeli, yaralı ceylan gibi,
Suat’ı alıp götürdüler, gönlüm öyle kırık ve mahzun ki.
Gönlüm azad nedir bilmeyen bir köle gibi şimdi ezgin,
Tan vakti Suad göçtü burdan, hem mağrur bakışlı, hem bezgin.
Suad, işi gücü bana naz, vefasızlık ,sözden dönmek ve cefa,
Benim kaderimse ona kanmak, aldanmak ve ölmek yüz bin defa.
Ah sen ne aptalsın ki , sandın Suad gelip kapını vuracaktır.
Bekle, kalburda su durursa, Suad’da sözünde duracaktır.
“Gitme” dedi yüreğim, ah! Suad, “ne olur gitme” diye inledi,
Suad ne verdiği sözde durdu, ne de yalvarmamı dinledi.
Suad’ın vuslat sözleri, geçse yeridir yalanlar tarihine,
Boş yere umutlandın, hayaller kurdun, bak hayaller uçtu yine.
Ah! Suad şimdi arkandan atıp tutuyorum ya durmadan böyle,
Hasrettendir, af et, sen yine de sev beni ,vuslat sözleri söyle.
Söz taşıyıp öc alan o iki yüzlü dostlarım geldiler bir gün,
Ey ! ,Ebu Sulman’ın oğlu dediler, sen artık mahvoldun, öldün.
Sanki bana yetmez gibi Suat’ın gidişinin acısı, derdi,
İki yüzlü düşmanlarım bana , “öleceksin” diye haber verdi.
Dostlara koştum bir derman bulmak için yüreğimin yaresine,
Güvendiğim dostlar; “ biz yokuz” dediler; ” bak başının çaresine”.
Onlara dedim;gidin beni yalnız bırakın bir faydası yok ahın,
Neye hükmetmişse hakkımda, o hükmü geçerlidir Allah’ın.
Hayat denen şey nedir , ölüm yok mu ucunda bin yıl da yaşasan,
Eninde sonunda, o tahta kutuya girmeyecek mi her insan.
Dediler kaç git, Peygamber senin öldürülmene verdi ferman,
İşte O’nun kapısındayım, diliyorum O’ndan af ve eman
Çünkü O’ çok af edicidir , özürleri daim kabul eyler,
Sırların da sırrını bilendir, o amelleri makbul eyler.
İçi hidayet öğüdü Kuran’ı sana indiren o yüce Hakk için,
Belki suçluyum ama af et, işte geldim kapına bağışlanmak için.
Bakma sözlerine düşmanların ki bilirim bakmazsın zaten,
Yalnız Hakk ile hüküm verir ve yalnız hakkı söylersin sen.
Senin makamındayım şimdi, fillerin titrediği makamda,
Sultanların önünde eğildiği, tazim ettiği makamda.
Öyle bir büyük makamdır ki bu, bir fil dahi titrerdi gitse,
Ve görse benim gördüklerimi, işittiklerimi işitse.
Beni burda ancak peygamber affı kurtarır, arz ettim halimi,
İşte O’nun adalet eline uzatıyorum şimdi sağ elimi,
Ey Allah rasülü ister af et yaptığım onca cürmüme bakma
İstersen kes boynumu razıyım yeter ki elimi tut bırakma
Pişmanlıklarla geldim, katlanamadım vicdanımın ezasına,
Boynum kıldan ince, “sen suçlusun derse” razıyım her cezasına.
Bir arslandır ki O’; savaş alanında, kendi düşmanı dengi,
Bırakmadan çarpışmayı, haram sayar kensidi bırakmayı cengi.
Heybetinden; sesini kısar, çöl aslanları terkeder adeti,
Aslanlar arasında bile hep O’ dağıtır adaleti.
Bileğine güvenen nice zalim, yüz üstü geldi burda tuşa,
Parçalandı silahları, elbiseleri, yem oldular kurda, kuşa.
Peygamber en keskin kılıcıdır, Allah’ın kılıçlarından, şüphesiz,
Sonsuz kurtuluşa, nura, hidayete erdik O’nun sayesinde biz.(*)
Ve arkadaşları O’nun Mekke vadisinde islamı kabul eden,
İşte onlardır cömertlik ve yiğiylikte, Kureyş’de en önde giden.
İlk günler göçmek gerekliydi ve göçtüler hiç tereddüt etmeden,
Bırakıp yurtlarını, tüten ocaklarını, mal kaygısı gütmeden.
İşte bunlar başları dik yiğitlerdir, şehadettir dilekleri,
Davud’un gömleğidir zırhları, bükülmez çeliktir bilekleri.
Vurulunca, göğüslerinden vurulurlar; onlarda yok, korku izi,
Onlar ürkmez ve korkmaz onlardan korkar dev dalgalı ölüm denizi.
Hz. Kab bin Zuheyr (R.A.)
19.09.2012
(*) Kab Bin Zuheyr Hazretleri, bu beyti okuduktan sonra , Rasulullah a.s. mübarek hırkasını vermiştir.
GÜZELSİN EY GÜZEL!
Güzelsin ey! Güzel, hem güzelliğin,
Parlayan güneşten, günden ziyade,
Bambaşka bir hal var sende öyle ki,
Her gün güzelliğin, dünden ziyade.
Bakışın yetişir, aşık olana,
Bakışın emirdir, kün’den ziyade.
Ya narın nun’udur, ya nur’un nun’u
Aşıklara aşkın, nun’dan ziyade.
Rahmet et kapında kıtmir olalım,
Yücelik var mı ki bundan ziyade.
Siyah zülüflerin binlerce oktur,
Her bakışta olur, binden ziyade.
Ey Taha ve Yasin, hatem-en nebi,
Sinede sin oldun, sinden ziyade.
Seni sevmek farzdır, dinden de öte,
Seni sevmek dindir, dinden ziyade.
Feda olsun bu can, canan uğruna,
Sevmişim cananı, candan ziyade.
Zan ettim güzeli; ay yüzlü dilber,
O bir dilbermiş ki zandan ziyade.
Sen mi güzel yoksa, Yusuf mu güzel,
O, Sen’den güzel, Sen O’ndan ziyade.
Yusuf güzellikte şan yürütse de,
Sen’in güzelliğin, şan’dan ziyade.
Ne güzeller gördü gözlerim ama,
Bir güzel görmedi senden ziyade.
Can yanar, ten yanar, aşık uslanmaz,
Aşık yanmış çünkü tenden ziyade.
Bir Sen var ki Sen’de, Sen’den de öte,
Bir sen var ki Sende, Sen’den ziyade.
Bir “Sen” var ki bende, benden de öte,
Bir “Sen” var ki bende, benden ziyade.
Özden olsun sana binlerce feda,
Özsün Özdende Özdenden ziyade
01,10,2012
SEVGİLİYE KASİDE 2
Ateşlerde ıslandım ,göz yaşlarında yandım,
Ne yanmaktan vaz geçtim, ne sevmekten usandım.
Kan ağladı geceler, hüzün yağdı evlere,
Hıçkırığım bulaştı, aynadaki devlere.
Benim ile ağladı baykuşlar viranede,
Dediler ki ne oldu, gönlündeki mabede,
Anlam veremediler, bendeki bu hoşluğa,
Neden vurmuş kendini, bu aşık sarhoşluğa,
Bir hüzünbaz gecedir, gönlümdeki ihtilal,
Kalem kırılmış bana, neye yarar iyi hal.
Ruhumun esareti, tenden olur sevgili
Bana her dert ve bela, benden olur sevgili,
Bir sailim kapında, dilenen bir mücrimim,
Mücrimlere şefaat senden olur sevgili.
Vaveylâlar yükselir bazı Uhud dağından,
Sana adayan ömrü, döner mi adağından,
Hoyrat bir rüzgarlarla ben, hemhal oldum yesinde,
"Dur" dedin, öyle durdum, okçular tepesinde,
Aşk hangi ile mensup, hangi ırk hangi dine,
Aşkın kimliği sensin , şehri ise Medine,
Simsiyahtı ruhumda, aşkın ölgün rengi ah,
Hiç bitmedi gönlümün, kendi ile cengi ah,
Gece gözlerin için, bende mezar kazdılar,
Senin adını bana, kurşunlarla yazdılar.
Nevbahar yaşanırken, gönül iklimlerinde,
Nasipsize bahane, undan olur sevgili,
Senden uzak sineler, zulmet zindanlarıdır,
Elem, bela ve hüzün, bundan olur sevgili.
Sana meftun gönlümde, bin hüzün filizlenir,
Ben hüznün kendisiyim, hüzün bende gizlenir,
Kimsesizim sokakta, yalnızlığım üşüyor,
Ellere vuslat-ı yar, bana hüzün düşüyor,
Kays’ın aşk efsanesi, ya Leyla, ya şirindi,
Bence sensiz olan aşk, hep yalandı, çirkindi,
Nemrud'un ateşinde, İbrahim gibi gönlüm,
Yanmaya can atsa da, yeter mi buna ömrüm,
Soğmaz düştüğüm korlar, yakar efzun biçimde,
Bilmem ben mi nardayım, nar mı benim içimde,
Hayret etme halime, bu kanlı göz yaşıma,
Bendenin çeşm-i zarı , hundan olur sevgili,
Sensiz cennet-i firdevs, bana sürgün yeridir,
Sensiz bana şehr-i yar, zindan olur sevgili.
Seni sevmek şarkıya, , şiire, ömre sığmaz
Pervaneler yanmaktan, aşk yakmaktan usanmaz,
Sensiz, apansız gider, bütün efsunu aşkın,
Kalır hasret acısı, bende füsunu aşkın,
Bir gülün hissizliği, aşk bülbülün feryâdı,
Bir ölüm sessizliği, aşk, hüznün bende yâdı,
Ruhumun ölgün solgun, aynadaki aksi aşk,
Alnımda çizgilerin, gönlümdeki raksı aşk,
Bir hüzzam besteki bu, notası yok, sözü yok,
Gönlümdeki ateşin, dumanı yok, közü yok,
Hıçkırığa boğulmuş, hazan olmuş sineler,
Senin bir bakışınla, handan olur sevgili
Yokluğunda da seni, yanımda zan ederim,
Aşığın rabıtası, zandan olur sevgili.
Beni uzaktan gören belki bir meczup sanır,
Yanıma gelen kaçar, kederimden usanır,
Asırlar geçer hala kokun gelir Hira’dan,
Senden haber getirir, kervanlar maveradan,
Sensiz gölgeler vurur, penceremi gam bürür,
Küf kokulu duvarlar,sanki üstüme yürür,
Serkeş saatler geçer; gönül, viran, başıboş,
Hüzün devriye gezer, bende her an başıboş ,
Çaresizliktir çarem, sensiz geçen her günde,
Firaridir düşlerim, vuslatımsa sürgünde,
İrem bağlarım talan, gül-i ruşenim yalan,
Sensiz gönlüm an be an, viran olur sevgili,
Necip çöllerinde düş, yetim yüzlerde gülüş,
Sensiz dağ, taş, kurt ve kuş, niran olur sevgili.
Aşıkların göz yaşı, kandan olur dediler,
Cananı gerçek seven, candan olur dediler,
Kemter olsam da kovma, Köleyim yar kapında,
Bırak canım vereyim , öleyim yar kapında,
Düşsem ben de çöllere, baksam senden dem var mı
Bahiranın gözünde, şimdi hala nem var mı,
Silinmiş hayatımdan, bütün gizleri ömrün,
Apansız gelmiş hazan, şimdi güzleri ömrün,
Ülkümüz, harabeler, bir öksüz utku kalan,
Sensiz sevdalar yetim, aşk hayal, tutku kalan,
Ruhumun esareti, tenden olur sevgili
Bana her dert ve bela, benden olur sevgili,
Özden yanar melalden, bir sükutu hayalden,
Gönül meczup bu halden, rindan olur sevgili.
Bir umarsız matemdi, hüzün dehlizlerinde,
Aynadaki cinlerle yürürken izlerinde,
Seni gördüm, yetimin bad okşarken başını,
Efsuni nurdan bir el ,silerken göz yaşını,
Bir kasvetli karanlık, ışıklara büründü,
Bir kasvetli karanlık, bana nurdan göründü,
Küflenmiş sinelerde, bir eski mezar kaldı,
Sensiz ne bağ, ne bostan, ne de gülizar kaldı.
Düştüm bir derd-i gama, imdad eden bulunmaz,
Bu derd-i gamdan beni, azad eden bulunmaz.
Bu alemde herkese, hayattan bir kâm düştü,
Bana ise hep hasret, hiç bitmeyen gam düştü,
Bir örümcek ağıyla başlayan depremlerde,
Yıkıldı duvarlarım, kiriş düştü, cam düştü,
Her sevda bir yangındı, her yangın bir ayrılık,
Gönlümün sarayını süsleyen sırçam düştü,
Resmedemedik sensiz Hakk aşkını kalplere,
Tuvaldeki renklere dokunan fırçam düştü,
Yağmalandı mirası koca âli Osmân’ın,
Çarpıtılan tarihte, hareme, haram düştü,
Müminlerin sinsice bozulan kültürüne,
Bir noel yanılgısı, birkaç mahçup çam düştü,
Kimi leylaya yandı, kimi şirine kandı,
Bu yalan dolan aşklar bize serencam düştü,
Sensiz hafakanlara kaçtı, Hakk sevdaları,
Yıkıldı ev ocağım, tüten son bacam düştü,
Ebreheler saldırdı, gönül Beytullahına,
Ebabiller beklerken, bize izdiham düştü,
Yenilgiler üst üste geldi üzerimize,
Senden uzak gönüller, her acıya ram düştü.
Sundum sana sevgili, aşk ve melallerimi
Kab ibni züheyr gibi uzattım ellerimi
İster tenezzül edip tut ellerimden kaldır
İstersen vur başımı hüzn-ü melale daldır
Ruhumun esareti, tenden olur sevgili
Bana her dert ve bela, benden olur sevgili,
Bir sailim kapında, dilenen bir mücrimim,
Mücrimlere şefaat senden olur sevgili.
Nevbahar yaşanırken, gönül iklimlerinde,
Nasipsize bahane, undan olur sevgili,
Senden uzak sineler, zulmet zindanlarıdır,
Elem, bela ve hüzün, bundan olur sevgili.
Hayret etme halime, bu kanlı göz yaşıma,
Bendenin çeşm-i zarı , hundan olur sevgili,
Sensiz cennet-i firdevs, bana sürgün yeridir,
Sensiz bana şehr-i yar, zindan olur sevgili.
Hıçkırığa boğulmuş, hazan olmuş sineler,
Senin bir bakışınla, handan olur sevgili
Yokluğunda da seni, yanımda zan ederim,
Aşığın rabıtası, zandan olur sevgili.
İrem bağlarım talan, gül-i ruşenim yalan,
Sensiz gönlüm an be an, viran olur sevgili,
Necip çöllerinde düş, yetim yüzlerde gülüş,
Sensiz dağ, taş, kurt ve kuş, niran olur sevgili.
Özden yanar melalden, bir sükutu hayalden,
Gönül meczup bu halden, rindan olur sevgili.
23.05,2013