YILANIN DİLE GELMESİ

YILANIN DİLE GELMESİ
Hazreti Gavsu'l Azam'ın yılanla konuşması hakkındadır.
Ahmed b. Salih el-Cili anlatıyor:
Nizamiye medresesinde Abdulkadir ile beraberdim. Ona birçok fakih ve fakir geldiler, onlara anlatmaya başladı. Biraz sonra tavandan büyük bir yılan düştü. Herkes kaçışmaya başladı. O kaçmadı ve anlatmayı da bırakmadı. Yılan geldi elbisesinin altından girip vücudunda dolaşmaya başladı. O anlatmaya devam ediyordu. Yılan göğsünden doğru boynuna çıktı. Boynuna dolandıktan sonra yere inip kuyruğunu havaya kaldırdı. Abdulkadir onunla bir şeyler konuştu. Ama biz bir şey anlayamadık. Yılan uzaklaştıktan sonra birkaç kişi gelip Abdulkadir’e yılanla ne konuştuklarını sordu. O: “Yılanla aramızda şöyle bir konuşma cereyan etti” dedi. Yılan bana dedi ki;
-“Çok evliya denedim. Senin gibisini hiç görmedim” dedi. Ben de bunun üzerine;
-“Sen tavandan düştüğün zaman ben kaza ve kader hakkında halka vaaz veriyordum. Senin kaza ve kader hükmü ile yürüyen ve duran bir hayvancıktan başka bir şey olmadığını da pekâlâ biliyordum. Bu yüzden kavlim ile fiilimin birbirine uygun düşmesin istedim. Ve onun için yerimden kımıldamadım’ diye cevap verdim.
Oğlu Abdurrezzak anlatıyor:
Babamdan dinledim. Dedi ki; Bir gece Camii Mansure’de namaz kılıyordum. Secdede iken büyük bir yılan geldi. Ağzını açtı, beni yutacak sandım. Elimle ittim. Teşehhüde oturunca dizlerimden doğru boynuma tırmandı. Sonra selam verince onu göremedim. Sabah olunca camiye bitişik olan bir harabeye girdim. Orada gözleri dışarıya fırlamış korkunç bir adam gördüm. Hemen onun cin olduğunu anladım. Bana dönerek;
-İşte ben, dün gece gördüğün yılanım. Seni denemek için gelmiştim. Senden önce birçok veliyi denedim. Senin kadar sağlam yürekli ve sabit iradeli birine rastlamadım. Sonra kimisi kalben ve bedenen hasta oldu. Kimisi yalnız kalben hasta oldu. Sen ise maşallah hem kalben hem bedenen dimdik kaldın. Kılın bile kıpırdamadı” dedi ve huzurumda tövbe etmek istedi. Ben de dileğini kabul ederek onu tövbeye getirdim.