KUDRETİ SONSUZ ALLAH

KUDRETİ SONSUZ ALLAH
Dicle nehrinde boğulanlar hakkındadır. Aynı kitapta Hazreti Gavsu'l Azam’ın şu kerameti de anlatılmıştır:
Hazreti Gavsu'l Azam bir gün müritleriyle bir nehir kıyısına gelmişlerdi. Kenarında dinlenirlerken, o bölgenin kadınları nehirden testilerle evlerine su taşıyorlardı. İçlerinden yaşlı bir kadın testisini taşırken gözlerinden yağmur gibi yaş döküyor, feryadı figanlar ediyordu. Hazreti Gavsu'l Azam, onun bu halini görünce yanındakilere; “Biriniz gidip şu kadının feryadı figan etmesinin sebebini öğrensin” buyurdu. Müridin biri, kadının yanına varıp niçin ağladığını sordu. Kadın ona dedi ki;
“Benim derdim Yakup’un Yusuf'a hasretinden daha acı, daha derindir. Yiğit bir oğlum vardı. Kendisine uygun bir kız bulup evlendirmiştik. Düğünden sonra Dicle'nin karşı kıyısına çıkmak için gelinle damat, düğün alayı ile birlikte sala bindiler. Sal, nehrin ortasına varınca ani bir rüzgâr çıktı. Bir dalga salı devirdi. İçindekilerin hepsi suya gömülüp boğuldular. Bu felaketten 20 sene geçmiş olduğu halde, acısını kalbimden çıkaramadım. Ne zaman su almak için Dicle'ye gelsem, o günü hatırlarım, ciğer köşem, bir tanecik oğlum! Bu çaresiz anneni bırakıp nereye gittin, diye ağlayıp sızlamaktan kendimi alamam.”
Pîr Hazretleri müridden kadının söylediklerini dinleyince şöyle buyurdu;
-“Git o kadına söyle üzülmesin. Ağlamayı sızlamayı bıraksın. Cenab-ı Hakk’ın yardımı, Rasulü Ekrem'in himmeti sayesinde ayrılığı bitecek, oğluna kavuşacak, ona bunu müjdele.” Adam kadına gidip müjdeyi verdi ama kadın şaşkınlığa düştü ve:
-“Hoş söylersin. Lâkin bu olacak şey mi? 20 yıl önce ölen evladım nasıl geri gelir? Ancak ben ölürsem ona orada kavuşabilirim” deyip ağlamayı sürdürdü. Adam, Pîr Hazretleri'ne kadının teselli bulmadığını, sızlanmasına devam ettiğini anlatınca, Hazreti Gavsu'l Azam göklerin ve yerin yaratıcısına yönelip;
-“Ey alemleri yoktan var eden, her şeye gücü yeten Kayyum Allah'ım! Bu bîçare kadının oğlu, gelini ve onlarla birlikte suda boğulan kullarını lütuf ve ihsanınla dirilt. Gamlı gönüllerimizi sevindir. Bunu senden niyaz ediyorum.” Bir müddet murakabede kaldılar. Sonra dualarının kabul edildiğine dair bir eser meydana çıkmayınca, umman misali gönülleri dalgalanıp coştu. Ehadiyet divanından naz ve niyazla şöyle yakarmaya başladı:
-“İlahımız, Mevla’mız! Bu Abdülkadir kulunun niyaz eylediği şu ana kadar yerine gelmedi. Bu gecikmeden dolayı kudretinden şaşkınlığa düştüm Ya Rabbi...” bunun üzerine hafiften şöyle bir hitap geldi;
-“Ey Abdulkadir! Senin bütün dileklerin izzet dergâhında kabul görür. Ancak fiillerim hükmümün gereği olarak teenni (yavaş) ile ortaya çıkar, acele olmaz. Mühlet vererek inayet ve ihsan buyururum. Bilmez misin ki, bu kâinatı bir anda var etmeye gücüm varken 6 günde yarattım. Çünkü kullarımın işlerinde acele etmemeleri gereğini belli etmek istedim.”
Bu ilahi hitabın arkasından nehir dalgalanıp karıştı. O kadıncağızın oğlu, gelini ve diğer suda boğulan yakınları nehirden çıkıp geldiler. Bu hali gören kadının aklı başından gidip sevincinden bayıldı. Oradaki Müslümanlar, bu eşsiz keramet karşısında secdeye kapandılar. Müslüman olmayanların çoğu şehadet getirip İslam'a girdi. Gavs Hazretleri bu büyük ihsana şöyle şükürler etti:
-“Ey Kadir, Kayyum olan Allah'ım!” Zatının kudreti pek büyük ve sonsuzdur. Her muradı yerine getirirsin. Ölmüş, çürümüş, adı izi kalmamışlara taze can verirsin, dirileri cansız edersin.”