GAVS-ÜL A'ZÂM ABDÜLKÂDİR GEYLÂNÎ (KS) MENKIBELERİ ![]()
MENKIBELER
MENKIBE 1: İKİ AYAĞIM BOYNUNUN ÜZERİNDEDİR Bu menkıbe Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s)'nın Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri (k.s.)'nin omzuna ayağını koyması hakkındadır. Cevahiru-l Galaid’in sahibi, “Mecmua'l Fezail” adlı eserden naklederek şöyle dedi; “Allah (Celle Celalühü) onların hepsinden razı olsun. Sofilerin şeyhlerinden işittim ki; seyyidimiz şeyh Seyyid Abdülkadir Geylani Gavsu'l Azam’dır. Çünkü her ne vakit Gavs kelimesi anılsa, maksat Seyyid Abdülkadir Geylani olur. Çünkü ona Hakk tarafından Gavs diye hitab olundu. Risale-i Gavsiye’de de böyle zikredilir. "Seyyid Abdülkadir Geylani, miraç gecesinde Peygamber Efendimizi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i gördü. Bu mübarek gecede, “Velayeti Muhammediye makamı” ve “Mahbubluk Veraseti Hilati” ile şereflendi. Allah (Celle Celalühü) ondan razı olsun. Seyyid Abdülkadir Geylani’den nakledildiğine göre; “Dedem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) miraca çıktığında, Sidretul müntehaya ulaşınca, Cebrail (Aleyhisselam) durdu ve; - “Ya Muhammed! Bir parmak ucu geçersem yanarım" dedi. Allah (Celle Celalühü) insanların ve cinlerin seyyidinden istifade etmem için benim ruhumu o makama gönderdi. O’na ve O’nun aline ve ashabına salat ve selam olsun. Onunla şereflendim ve ben büyük nimetlere kavuştum. Yüksek verasete ve hilafete eriştim. Burağın yerine geçtim. Hatta dedem Rasulullah sırtıma bindi. “Kabe Kavseyn” makamına ulaşana kadar dizginlerim elindeydi. Ve;
- Ey oğlum, ey gözümün nuru! Benim bu iki ayağım senin boynunda, senin ayakların ise, Allahü Teala'nın bütün velilerinin boynundadır” buyurdu."
MENKIBE 2: BOYNUNU UZATANLAR Şafii ulemasının meşhurlarından olan ibn Hacer el-Heytemi el-Mekki, meşhur el-Feteva-i el-Hadisiyye adlı eserinde şunları yazmaktadır:
O anda boynunu uzatanlardan bazıları şunlardır; Ebu'n Necip es-Sühreverdi, boynunu uzatarak "Başım üzerine, başım üzerine" dedi. Ebu Medyen el-Mağribi; “Evet ben Mağrib’te ona boynunu uzatanlardan biriyim” dedi ve ilave etti:“Allah'ım seni ve meleklerini o sözü duyduğuma ve itaat ettiğime dair şahit gösteririm.” Bizim zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz ariflerin çoğu; “Seyyid Abdülkadir Geylani bu sözü söylemişse ancak kutbuyetini ilan etmek için emirle söylemiştir” derler ve hiç kimsenin muhalefet etmeye gücü olmadı. Bilakis bu olay çok kişiden pek çok senetlerle geldi. Seyyid Abdulkadir Geylani daha doğmadan yüz sene kadar önce şöyle haber verdiler; İleride acem bölgesinde büyük derecesi olan biri doğacak ve; “Ayaklarım Allah'u Teala'nın bütün velilerinin hepsinin omuzlan üzerindedir” diyecek ve onun zamanındaki evliyalar, onun ayaklarının altına girecek.
MENKIBE 3: ALLAH DOSTLARINA KARŞI EDEP
Bu menkıbe, Allah (Celle Celalühü) dostuna edepsizlik yapan kişinin imansız gitmesi hakkındadır. Bu çok garip bir mesele değildir. Allah (Celle Celalühü) dostları yeryüzünün kandilleri gibidir. Bu kandiller bütün insanların istifade ettikleri nurlardır. Bu nur ise kaynağını kutlu bir silsile ile Allah (Celle Celalühü)'tan almaktadır.
İlim öğrenmek için Bağdat’a girdim. İbn Sağa ile karşılaştım. Nizamiye medresesinde ilim tahsil ederken onunla yoldaş oldum. Onunla salih kişileri ziyaret ederdik. Bağdat’ta kendisine Gavs diye hitab edilen, istediğinde ortaya çıkan, istediğinde kaybolan bir zat vardı. Ben, İbn Saka ve Şeyh Abdulkadir Geylani, o zatı ziyaret etmeye niyet ettik. Şeyh Abdulkadir Geylani o zaman gençti. İbni Sağa: Şeyh Abdulkadir’e gelince onda Allahü Teala’ya yakınlık alametleri zuhur etti, bunda kimsenin şüphesi olmadı. Ve şeyh Abdulkadir; “Ayaklarım Allahü Teala'nın velilerinin hepsinin omuzları üzerindedir” dedi. Onun zamanındaki bütün veliler bu sözü kabul ettiler. “İnkar edenler, zaman zaman keşke biz de Müslüman olsaydık diye arzu ederler” (Hicr, 2) ayetinden başka hiçbir ayet aklımda kalmadı” dedi.
MENKIBE 4: ALLAH'IN İZNİYLE KALK! Bu menkıbe Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin bir ölüyü diriltmesi hakkındadır. “Esraru't Talibin adlı eserde şöyle anlatılmıştır; Gavsu'l Azam bir gün bir mahalleden geçerken Müslüman biriyle Hıristiyan birinin tartıştığını gördü. İkisinin neden dolayı mücadele ettiklerini sordu. Müslüman olan dedi ki; Hıristiyan bu kerameti ve bizim nebimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in üstünlüğünü görünce, Gavsu'l Azam'ın vesilesiyle Müslüman oldu. Allah’u Teala onun bereketi sebebiyle ondan ve bizden razı olsun.
MENKIBE 5: BU KADARCIK LATİFEMDEN KALBİN İNCİNMESİN
Bu menkıbe Hazreti Gavsu'l Azam’ın denizde boğulan çocuğun, geri döndürülmesine vesile olması hakkındadır. “Hakikatu'l Hakaik” adlı risalede şöyle anlatılmıştır: Çocuğu denizde boğulan bir kadın, Hazreti Gavsu'l Azam'ın yanına gelir ve: -“Benim çocuğum denizde boğuldu, kesin inancım var ki; çocuğumu canlı olarak bana döndürmeye senin gücün yeter”der. Hazreti Gavsu'l Azam; -“Şimdi evine git, Allah (Celle Celalühü)’ın izni ve ihsanıyla oğlunu evde bulacaksın” diyerek cevap verir. Kadın eve gitti fakat oğlunu bulamadı. Kadın ikinci kere geldi ve yalvardı. Hazreti Gavsu'l Azam kadına; -“Tekrar eve git, çocuğunu evinde bulacaksın” dedi. Kadın eve gitti fakat çocuğu yine bulamadı. Kadın üçüncü kere ağlayıp yalvarma ile Hazreti Gavs'a geldi. Hazreti Gavsu'l Azam boynunu eğip murakabeye daldı. Sonra başını kaldırdı ve; “Evine git, çocuğunu evde bulacaksın” dedi. Kadın eve gitti ve çocuğunu evde buldu. Hazreti Gavsu'l Azam Mahbubluk makamından niyazını şöyle arz etti; -Ey Rabbim! Beni o kadının yanında niçin mahcup ettin?Bunun üzerine her şeyin sahibi ve hiçbir karşılık beklemeksizin veren Yüce Allah (Celle Celalühü) tarafından Hazreti Gavs'a şu hitap geldi. -“Senin o kadına söylediğin andaki kelamın doğrudur. İlk niyazında melekler o çocuğun ayrılmış olan cüzlerini bir araya getirdi. İkinci niyazında onu dirilttim. Üçüncüsünde onu denizden çıkarıp o kadının evine ulaştırdım.” Hazreti Gavsu'l Azam niyazda bulundu; -“Ey Rabbim! Bütün alemleri ve içindekileri “ol” emriyle yarattın. Kıyamet gününde de insanların bütün cüzlerini bir anda toplayıp haşr edeceksin. Bir cesedin cüzlerini toplayıp ona hayat vermek, senin yüce katında hiçbir şeydir. Bu geciktirmenin hikmeti nedir?” Kadir olan Rabbu'l aleminden hitap geldi; -“Bu kadarcık latifemden kalbin incinmesin ya Abdulkadir! İstediğini iste sana veririz.” Gavsu'l Azam yüzünü toprağa koyarak yalvardı ve dedi ki; -“Ya Rabbi, ben bir yaratılanım. Bana layık olan isteme yaratılmışlığıma göredir. Sen ise yaratıcısın. Sana layık olan verme azametine ve yaratıcılığına göredir.” Ve Gavsu'l Azam’a şu hitap geldi; -“Seni Cuma günü gören herkes mukarreb veli olur ve toprağa bakarsan altın olur.” Gavsu'l Azam dedi ki; -“Aciz hakkımda inayet buyurulan bu yüksek mertebelerden daha üstün olan Ahmedî velayet rütbesini ihsan buyur ki; bu dünyadan göçünce dahi, velayetim son bulmasın. Kerametlerimin eseri devam etsin.” Bunun üzerine şöyle buyuruldu; -“Ey Abdulkadir! Evliyamdan hiçbirine vermediğım bir özelliği sana lütfettim. Senin velayet isimlerini kim anarsa sevap kazanacak ve sonsuz feyizlere erecektir."
MENKIBE 6: MAHBUB VE MATLUB
Bu menkıbe, Hazreti Gavsu'l Azam'ın ölüm meleğinîn elinden ruhları kurtarması hakkındadır. Seyyid, büyük şeyh, Ebu Abbas Ahmed er-Rufai’den rivayet edildiğine göre, Seyyid Ahmed er-Rufai şöyle anlattı:
“Gavsu'l Azam Seyyid Abdulkadir Geylani'nin hizmetçilerinden biri vefat etti. -“Ey ölüm meleği! Gavsu'l Azam benim mahbubum ve matlubumdur. Hizmetçisinin ruhunu ona niçin vermedin? Bir ruh sebebiyle kabzettiğin ruhların hepsi gitti.” O vakit Azrail (Aleyhisselam), nedamet duydu.
MENKIBE 7: ALLAH'IN KUDRETİ Bu menkıbe, Gavsu'l Azam'ın kız çocuğunu erkek çocuğuna çevirmesi hakkındadır. Değerli okuyucular bu menkıbe sakın garip bir menkıbe olarak gelmesin. İnsanların anne karnında cinsiyetlerini belirleyen temel etken, Allah (Celle Celalühü)’ın sonsuz kudretidir. Bu kudret her zaman her şeye kadir olan tektir. Zaman zaman bizlerin anormal olarak algıladığı işleri gerçekleştirebilir. Tıpkı Hazreti Musa’nın asası gibi. Hazreti İsa'nın eliyle şifa bulan çaresizler gibi. Sevgili Peygamberimiz'in elinde şehadet getiren taş gibi... Elinin değdiği yemeklerin bereketlenmesi gibi. İşte sonsuz kudretin sahibi bir şeye ol dediğinde olmaması mümkün müdür? Asla mümkün değildir. İşte burada bu kudret, sevgili bir mahbub kulun vesilesiyle ortaya çıkıyor. Eş-şeyh Muhammed Sadık el-Kadiri eş-Şihabi es-Sadi anlatıyor; Şeyhim, şeyh Davud el-Kadiri’den işittim. O dedi ki; bir adam Gavsu'l Azam’ın yanına gelerek: - ‘Bu büyük kapı, ihtiyaçların yönü (Allah (Celle Celalühü)’tan istenmesinde vesile olan ve kurtuluşun merkezidir. Ben de o kapıya yöneliyorum. Ve bir erkek çocuk istiyorum” der. Gavsul Azam: -“Allah’u Teâlâdan sana istediğini vermesini talepte bulundum. İstediğini sana verecek dedi.” Adam, Hazreti Gavsu'l Azam’ın meclisinde, Gavs'ın huzurunda her gün bulundu. Mutlak kudret sahibi olan Allah’u Teala'nın hikmetiyle adamın bir kız çocuğu doğdu. Adam kız çocuğunu alarak Gavsu'l Azam'a getirir ve: -“Bizim konuşmamız erkek çocuğuydu, bu ise kız çocuğudur” der. Gavsu'l Azam adama: “Onu sar ve eve götür. Gayb örtüsünün arkasından neyin zuhur edeceğini göreceksin” der. Adam, kız çocuğunu sarar, alır ve evine götürür. Örtüyü açtığında Allah’u Teala'nın kudretiyle kız çocuğunun erkek çocuğuna dönüştüğünü görür.
MENKIBE 8: SENİN MÜRİDİNİ DÜNYA VE AHİRET ATEŞİYLE YAKMAYACAĞIM Sekizinci menkıbe, Hazreti Gavsu'l Azam’ın müridini dünya ve ahiret ateşinden kurtarması hakkındadır. Kadı İmadi ulvi b. Nizameddin şöyle anlatmıştır: Burhaniyur beldesinde zengin, ateşe tapan ve komşum olan bir adam vardı. Hazreti Gavsu'l Azam'a olan inancı tamdı. Her sene çok çeşitli yemekler yapar, faziletli kişileri, ileri gelenleri ve fakirleri çağırıp yedirirdi. Mumlar yakıp oturma yerini türlü süslerle ve kokularla güzelleştirirdi. Ve bütün bunların hepsini Hazreti Gavs'a olan muhabbetinden yapıyordu. Hintli olan bu adam vefat edince yakmak için onu malum yerlerine aldılar. Çok odun toplayıp üzerine bol yağ döktüler, adamı odunların ortasına koyup tutuşturdular. Ne var ki Allah’u Teala'nın kudretiyle ateş ne adama ne de adamın vücudundaki bir kıla tesir etmedi. Hintliler bu duruma şahit olduklarında dedikodu etmeye başladılar ve (batıl inançlarına göre) kendilerini ateşten (ateşin onları cezalandırmasından) kurtarmak için onu nehre atmayı kararlaştırdılar. Onu suya atmalarından sonra, evliyadan bir zat rüyasında Hazreti Gavsu'l Azam’ı görür. Gavsu'l Azam ona falanca Hintlinin manevi evlatlarından olduğunu, Ehlullahın yanında isminin Sadullah olduğunu haber verir ve; "Onu al, yıka ve cenaze namazını kılıp defnet. Muhakkak Allahu Teâlâ bana, 'senin müridini dünya ve ahiret ateşiyle yakmayacağım ve dünyada ömürlerini güzel bir sonla neticelendireceğim' der.” Daimi olan bu nimetten dolayı Allahü Teala’ya hamd olsun.
MENKIBE 9: ŞAH-I NAKŞİBENDİ Hazreti Şahı Nakşıbendi (Kuddise Sirruhu)’nin hazreti Gavsu'l Azam Seyyid Abdulkadir Geylani (Kuddise Sirruhu)’tan faydalanmaları ve Hazreti Şaha, niçin “Şahı Nakşibendi’ denildiği hakkındadır. Nuru hep şah Abdulkadir’dir.
|
31671 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |