• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Abdülkadir-Geylani-Derneği/449321835176851
  • https://twitter.com/KADRDERV
SİTE MENÜSÜ
GÖRÜNTÜLÜ MEALLİ KUR'AN-I KERİM HATMİ ŞERİFİ
NAMAZ VAKİTLERİ
Site Haritası

sır 8

Zikirleri Beyân Eder
 
 
 
Allah-ü Teâla:

- «Allah, size nasıl hidayet ettiyse onu öyle anınız.» (Bakara, 198)

Ayet-i Kerimesi ile onu anmak arzusunda olanlara yol gösteriyor. Bu ayet'in bir manası da: Kendi mertebenize göre zikrediniz.
Peygamber S.A. efendimizin buyurduğu: Bir Hadis-i Şerif'te

- «Zikirlerin en değerlisi, ben ve.. benden önce gelen nebilerin yaptığı LA İLAHE ÎLLALLAH'dır..»

Hadiş-i Şerifi de en iyi zikri anlatır.. Manası: Allahtan başka ilah yoktur.
Zikir makamlannın her birine has ayrı mertebesi vardır. O zikirler ya cehren yapılır, ya da hâfi... Yani, ya açık sesle; yahut da kalbden.
Zikir ilk defa dilden olur. Sonra; nefse geçer. Sonra kalbe gelir. Sonra ruha .geçer Sonra kalbden de ötede olan, sır âleminden olur. Daha sonra hafi; sonra, hafinin daha hafisine.
Bu zikirler, Allah'ın verdiği hidayete göre derecelenir.. Dilden edilen zikir kalbden yapılana benzer. Dilden zikir ediliyorsa; kalben Allah'ın unutulmadığı belli olur..
Nefisten, yani içten yapılan zikirde, harf olmaz. Ses işitilmez, îçten bir hareket ve duygu ile olur.
Kalbin zikri, kendi özünde celal ve cemal sıfatının tecellisini duymaktır.
Ruhla yapılan zikrin neticesi; Allah-ü Teâla'nın celal ve cemal sıfatının nuranî tecellisine ermeyi nasib eder..
Sır âleminden yapılan zikir, ilahî sırların murakabesine götürür.
Hafi zikir; güçlü padişahın katında, doğruluk otağında olan; EHADÎYET zatından parlayan nurları görmeye götürür...
Gizlinin gizlisi, adı verilen zikre gelince; o da: Hakk'el - yakîn makâmının hakîkatına ermeyi sağlar.
Şu iyi bilinmelidir ki; bu gizlinin gizlisi HAFİYYÜL AHFA, tabir edilen hale Allah-ü Teâla'dan başkası muttali olamaz. Bunu şu Ayet-i Kerime ifade eder:

- "Sırrı ve en gizliyi muhakkak o bilir." (Taha, 7)

Bu hal, bütün ilimleri içine alır. Bütün maksadların sonu da oraya varır.
Yukarıda anlatılan zikirlerden sonra bir başka ruh hasıl olur. Bu, anlatılan, bütün ruhlardan daha latiftir. Buna, TIFL-I MAANÎ adını da verirler. Sonra bu, yukarıda anlatılan tavırlara varmak için latif bir davetçidir. Oradan da Allah-ü Teâlanın zatına...
Bu ruhî hal herkeste bulunmaz. Ancak has kullarda bulunur. Bunu şu Ayet-i Kerime bize anlatır:

- «O ruhu; emri olarak kullarından dilediği kimsenin kalbine yerleştirir.»

Bu ruh, kudret âleminde durur.. Müşahede âleminde yer tutar. Hakikat âleminin de malıdır. Allah-ü Teâla'nın zatından gayrına iltifat etmez. Bu âlemi anlatmak için. Peygamber S.A. efendimiz şöyle buyurur:

- Dünya, ahiret ehline haramdır. Ahiret, dünya ehline haramdır.

Dünya ve ahiret, Allah-ü Teâla'nın zatını arzu edenlere haramdır.

Bu ruh, TIFL-I MAANÎ'dir. Allah-ü Teâla'ya vusul oradan olur. Şeriat hükümlerinin muhafazası için, cismi doğru yoldan yürütmek gerek. Gece gündüz, gizli aşikar, Allah-ü Teâla'nın zikrine devam icab eder. Hak yolu arayanlara daima Allah-ı anmak farzdır. Bunun gerekli olduğunu şu Ayet-i Kerime bize anlatmaktadır:.

- «Allah'ı ayakta, oturarak ve yan gelip istirahat ettiğiniz zaman anınız.» (Nisa, 103)

Yine buyuruyor:

- «Onlar, Allah'ı ayakta, oturarak, yan gelip istirahat ettikleri zaman anarlar. Ve yerin göğün yaratılışındaki hikmeti düşünürler.» (Ali İmran, 191)

Üyelik Girişi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam274
Toplam Ziyaret1337848
Hava Durumu
Saat
Takvim