Allah (CC) , bazı sevdiği kimseleri diğerlerinin ayıplarına vakıf kılar. Söylenen yalanları, şirki, küfür yollarım sezer. O velî bunlara dayanamaz, kızar bağırır. Bu yaptıkları haliyle Allah (CC) için olur. Evvela içten kızar, sonra dışa vurur. Bu durum onu rahatsız eder. Söylenmeye başlar. O kötülükleri bir bir sayar döker:
- “Böyle Müslümanlık olmaz.”
- “Bu işleri yapanlar şeytandır, şeytan da Allah’ın (CC) düşmanıdır.”
Gibi birkaç kelam sarfeder. Sonra devamla:
- “Yapılan bu işler ancak münafıkların yapacağı iştir. Münafıklar, cehennemin en dibine gireceklerdir.”
Şeklinde söylenir durur…
Bu sözler, o velînin ağzından böylece çıkmaya başlar. Bu sözler, onun veliliğine bir zarar vermez. Aksine bu sözler, onun tam bir velî olduğuna delil sayılır.
O, kendiliğinden konuşmaz. İlahî tecelli onu içine almıştır. O yaptığı işi ilahi tecelli ile yapar. Kaderle hareket eder.
Sözlerini söylerken bazılarının yüzüne karşı, bazılarının da ardından söyler. Ardından söylenince hoşa gitmeyenler için dedikodu yapılır. Bu dedikoduları önlemek için o velînin aleyhine söz sarfedilir:
- “Bu bir velîdir, neden gıybet eder durur? Onların bu sesine karşılık susmak, belki daha hayırlıdır.”
Sonra dışarıda insanlar gücenir. İç alemde Allah (CC) razı olmaz, darılır.
- “Zararı faydasından çoktur.”
Mealinde buyurulan ayetin hükmü altına girer bu işler.
O velîye burada düşen vazife, şeriata uymaktır. Onun emrine göre hareket etmektir.
Tevbe etmeli, yaptıklarını Allah’ın (CC) ve Peygamberin (SAV) emirlerine göre yürütmeli. Bu iş o velî için biraz zor olur, ama öbür şaşkınlar için iyi olur. Çünkü bir kimsenin ne kadar kötülüğünü yüzüne vurursan fenalık o kadar artabilir.
Doğru yola ancak Allah (CC) hidayet eder.